Sepetim
İnşaatlarda Yatıp Kalkma Yerleriİnşaat sektörü oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. Baraj inşaatından, tünel inşaatına; bina inşaatından yol inşaatına kadar. Hepsinin değişik çalışma koşulları ve doğurdukları tehlikeler vardır. Ama hepsinde ortak olan konu, gurbetçi işçilerin konaklaması için ayrılan yerlerdir. İnşaat alanı içinde bulunan yatma kalkma yerleri, özenle üzerinde durulması gereken ve bulaşıcı hastalıkların salgın yapmasına elverişli ortamlardır. Yatıp kalkma yerleri denilince, 5 sorun odağı akla gelmelidir :
İşçi sağlığı iş güvenliği mevzuatı bunların hepsinin ayrı ayrı standartlarını getirmeye çalışmıştır. Bu odaklardaki sorunlar, sosyal yönü ağır basmakla birlikte daha çok sağlıkçıların ilgisini çekecek olan sorunlardır. Bu konuda yol gösterici olması bakımından, 2 tüzük, 1 yönetmelik ve 2 yasadan yararlanacağız:
İnşaatlarda ölçeklerin büyümesi ve müteahhit firmaların güç kazanmasına koşut olarak, yatma kalkma yerlerinin yapısal özellikleri de nitelik kazanmaya başlamıştır. Yaptıkları 4-5 katlı binanın bir odasında barınmaya çalışan işçilerin yerini, büyük çadırlarda, ya da prefabrike barakalarda yaşamını sürdüren işçiler almıştır. Yine yaptıkları 4-5 katlı binanın aynı odasında bir tüp gazla yemek yapmaya çalışan işçilerin yerini, işyeri tarafından sağlanan toplu beslenme olanaklarından yararlanan işçiler almıştır. Bütün bunlar olumlu gelişmelerdir. Ama hala istenilen ve mevzuat tarafından öngörülen düzeyde değildir.İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğü'nün öngördükleri :
Görüldüğü gibi, Tüzük, öngördüğü işveren yükümlülüklerini oldukça ayrıntılı bir biçimde ve yanlış anlaşılmaya elvermeyecek biçimde dile getirmektedir. Bu özelliği ile yol gösterici bir karakter de kazanmaktadır. Öte yandan, yanlış anlaşılma olasılığını ve önlemlerin eksik alınma bahanelerini de ortadan kaldırmaktadır.
Tüzük'ün “İşçilere Ait Yatıp Kalkma Yerlerinde (Koğuş) ve Diğer Müştemilatında Bulunması Gereken Sağlık Şartları ve Güvenlik Tedbirleri” başlıklı ikinci bölümünden bazı hükümleri sıralayarak bu söylediğimizi örneklendirmek istiyoruz (Madde 48):
İnşaatlar, zehirli, tehlikeli, tozlu ve kirli işler olarak sıralanan işler arasında yer almaktadır. Bu bakımdan işçilerin, iş giysileri ile koğuşa gelmemeleri gerekmektedir. İş giysileri ile temiz giysilerini bulunduracakları, iki kapaklı ve Tüzük'te ölçüleri veren giysi dolaplarının bulunduğu, koğuşları dışında bir soyunma yerleri bulunmalıdır (Madde 43).
Dinlenme amacıyla iki ayrı bir koğuş ayrılmalıdır. Hem yatma kalkmanın hem de dinlenmenin aynı koğuşta yapılması, farklı saatlerde ve farklı biçimlerde dinlenme gereksinmesi olanlar için sorun yaratabilmektedir. Kaldı ki, başta televizyon, müzik dinleme, türkü söyleme vb beğenilerin herkesle paylaşılması da gerekmemektedir. Kaldı ki, dinlenme koğuşunun ayrılmadığı inşaatlardaki en önemli sorunlardan biri de, sigara içme alışkanlıklarıdır. Kesinlikle yatma kalkma amaçlı kullanılan koğuşlarda sigara içilmesi yasaktır. Dinlenme amaçlı olanlardan da, sigara içenler için ayrı ve iyi havalandırılmış bir koğuş ayrılması gerekir.
Barınmasının işyerlerinde sağlandığı, gurbetçi işçilerin çalıştığı inşaatlarda, önemli sorunlardan biri de hastalanan işçiler için ayrı bir koğuş oluşturulmasının gerekli olmasıdır (Madde 49). Özellikle bulaşıcı hastalıklarla mücadelede bu çok önemlidir. Ancak bunun ötesinde, sağlam işçilerin dinlenme saatleri ve hastaların sağlık personelince izlenme olanakları bakımından da, ayrı bir koğuş daha akla uygundur.
Öte yandan, temizlik açısından, yemekhane, banyo yerleri ve helalar kadar üzerinde durulması gereken konu, işçilerin çamaşırlarını yıkayabilecekleri, bir çamaşırhane ve ütü yerini bulunması zorunluluğudur (Madde 51).
Bulaşıcı hastalıklarla mücadele, özellikle yakın ilişki içerisinde ve kalabalıklar halinde yaşayan ya da çalışan işçiler açısından vazgeçilmez bir önem taşımaktadır. Onun için İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğü'nde, bu konuda özel bir bölüm ayrılmıştır (Madde 59). Mevzuatın da genel olarak çok üzerinde durduğu iki konu burada da, önemle belirtilmektedir. Bunlardan birincisi işe giriş muayenesi ve ikincisi eğitimdir. Özellikle inşaat işçilerin işe alınmasında, yalnızca “ağır ve tehlikeli işlerde çalışabilir raporu”yla yetinilmemeli; tıpkı besin işlerinde çalışanlarda gördüğümüz gibi “bulaşıcı hastalığı olmadığına ilişkin (portör) raporu” da istenmelidir.
İnşaat işçilerinin, evlerinden uzakta uzun aylar kalmaları, yaşlarının genç olması gözönünde tutularak, cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda da uyarılmaları önem kazanmaktadır. Özellikle, görece daha duyarlı (çeşitli mikroplarla az karşılaşmış) yörelerden geldikleri düşünüldüğünde, bu hastalıkları yörelerine de taşıyabilecekleri ve bunun ülke çapında halk sağlığını etkileyen bir olgu olabileceği akıllardan uzak tutulmamalıdır.
İnşaat işleri, doğası gereği, işçi giriş-çıkışının yüksek olduğu işlerdir. Bunda inşaatın gelişim aşamalarında, farklı farklı işlerin ortaya çıkması ve uzmanlaşmış işçi gruplarının, rollerini yerine getirip sahneyi terketmeleri gereği etkili olmaktadır. Bu bakımdan, muayenelerin ve eğitimlerin, gecikmeden yapılabilmesi için, inşaat işyerlerinde sağlık örgütünün bulunması gereklidir. İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğü, bu konuda da yol gösterici olmaktadır. Ağır ve tehlikeli işlerin yapıldığı yerlerde hemşire ya da sağlık memuru ve yeterince sağlıkçı işçi (ilk yardım kursu görmüş) bulundurulması zorunludur (Madde 106-107). İnşaat işlerinde kaza riskinin yüksekliği ve gerçekleşen iş kazalarının sıklığı, bizi, işyeri sağlık örgütünün içine işyeri hekimini de katmak zorunda bırakmaktadır. Bu bakımdan, inşaat işlerinde öncelikle, işyeri hekimi istihdamının sınırlayan 50 işçi bulunma gerekliliği ortadan kaldırılmalıdır. Küçük ölçekli inşaatlarda, bu konuda ortaklaşa çözüm yollarına başvurulabilir.
Yargı çevrelerindeki kuvvetli inanış yukarıda saydığımız Tüzük maddelerinin 1475 sayılı yasaya dayalı bir İş Kanunu ile çıkarılmış olması dolayısıyla, kendiliğinden ortadan kalktığı doğrultusundadır. Bu görüşe Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş örgütü katılmamaktadır. Ama bu denli önem gösteren bir konunun tartışmalı olduğu açıktır. Bu durumda, inşaatlarda yaşama alanlarına uygulanabilecek herhangi bir işveren yükümlülüğü kalmamaktadır.
Bu sorun kaynağını, ÇSGB'nin 2003 yılından başlayarak AB Direktiflerini Türkçeye kazandırarak bunlara Yönetmelik adını koyarak yürürlüğe sokmasından kaynaklanmaktadır.
Yapı İşlerinde İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliği, bu çerçevede çıkarılan Yönetmelik'lerdendir. Yapı işlerinde olmasına karşın, yatma kalkma yerleri başta olmak üzere yukarıda saydığımız yaşam olanaklarından hiç söz etmemektedir. Akla, Avrupa Birliği ülkelerinde, inşaat sektöründe, gurbet geleneğinin olmaması ve bunun için de bunun için yasal düzenlemeye gereksinme duyulmaması gelmektedir. İşte bire bir “tercüme”nin sakıncaları.. Bir yukarıda saydığımız ayrıntılı yasal düzenlemelere bakın; bir de “Yapı İşlerinde İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliği”nin eklerinde yer alan konuyla ilgili bir paragraflık hükümlere :
“EK-4 Madde 15. Dinlenme ve Barınma Yerleri”
15.1. Özellikle, çalışan işçi sayısının fazla olması vay işin niteliği veya çalışma yerinin uzak olması ve benzeri nedenlerin, sağlık ve güvenlik yönünden gerektirmesi halinde, işçilere, kolay ulaşılabilen dinlenme ve/veya barınma yerleri sağlanacaktır.
15.2. Dinlenme odaları veya barınma yerleri yeterli genişlikte olacak ve buralarda işçiler için yeterli sayıda masa ve arkalıklı sandalye bulunacaktır.
15.3. Bu tür imkanlar yoksa iş aralarında işçilerin dinlenebileceği yerler sağlanacaktır.
15.4. Sabit barınma tesislerinde, bir dinlenme odası, bir boş vakit değerlendirme odası, yeterli duş, tuvalet, lavabo ve temizlik malzemesi bulunacaktır. İşçi sayısı göz önünde bulundurularak bu yerlerde yatak, dolap, masa ve arkalıklı sandalyeler bulunacak ve bunlar kadın ve erkek işçilerin varlığı dikkate alınarak yerleştirilecektir.
15.5. Dinlenme odaları ve barınma yerlerinde sigara içmeyenlerin, sigara dumanından korunmaları için gerekli tedbirler alınacaktır.
Her ülkenin, kendine göre sosyo-kültürel özelliklerini öne çıkarması ve koruması gerektiği ne yazık ki göz önünde tutulmamıştır. Kaldı ki, Tüzük ile düzenlemenin gücüne oranla, Yönetmelik ile gerçekleştirilen yasal düzenlemelerin gücü daha zayıftır.
Önerilerimiz :
KUTU
Emektar Şantiye Kurucu Mehmet Avlu'nun
ilan panosundaki duyurusu :
Yatakhane Nasıl Olmalı
|
© 2020 Uys İş Güvenliği Malzemeleri Ltd Şti | BURSA 0 224 233 01 40 - 0224 443 64 91. Tüm hakları saklıdır.